Gezgin olmanın ruhu herkesin gördüğünü faklı bir gözle görmek, bilinenin dışına çıkıp farklı boyutlar kazandırmaktır. Çok düşündüm çok şey duydum “Gidilmez, eskisi gibi değil, her yer beton olmuş, kalabalık.” dediler. Belki haklıydılar da. Ama hiç birine kulak asmadım. Kendi gözlerimle görmek istiyordum Uzungöl’ü. Onca söylenene rağmen gitmem gerektiğini biliyordum. Anlatılan eski Uzungöl sadece fotoğraflardı benim için. Ben yeni Uzungöl’ü merak ediyordum. Kimine iyi kimine kötü. Benim için neydi ? Bunun cevabını arıyordum.
Gördüğüm kadarıyla anlatmak istiyorum Uzungöl’ü. Neleri mi anlatacağım ? Uzaklardan bakınca o koca dağların ortasındaki kıvrımlı gölü, güneşin en güzel yansımalarını, heybetli dağlarının en güzel yeşil tonlarını, sisli manzarasını ve gece ışıklandırmasıyla o harika görüntüsünü…
Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Uzungöl yamaçlardan düşen kayaların Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla meydana gelmiş. Uzungöl’de tipik Karadeniz iklimi görüldüğü için bölge her mevsim yağmur alıyor. Bu sayede hep yeşil kalıyor. Trabzon’un turistik güzellikleri açısından başı çekiyor diyebilirim. Madem hep yeşil madem bu kadar ilgi çekiyor peki neden insanlar memnun değil? Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Uzungöl o lokantalardaki asılı fotoğraftaki hallerinden çok uzakta. Bölgede özellikle Arap turistler tarafından çok fazla gayrimenkule yatırım var. Adım başı bir otel yükselir durumda. Devamı da gelecek gibi gözüküyor.
Merkezi için konuşacak olursak göl çevresinde sakin ve huzurlu bir yürüyüş yapabilir, kayık kiralayıp gölde gezinti yapabilirsiniz. Merkezde bulunan yamaç paraşütü firmalarıyla burada görüşüp Uzungöl’ü tepelerden uçarak seyredebilirsiniz.
Göl yürüyüşünüzün ardından merkezde daha fazla vakit kaybetmenizi önermiyorum. Caminin sağ tarafından tepelere doğru yürüyüşe başlayabilirsiniz. : ) Belirli bir yere kadar gelip ee bu yol nereye gidiyor diyebilirsiniz. Ama pes etmeyin ve devam edin. Uzungöl’ü tepeden görmeye gidiyorsunuz. Bölgede çok fazla otel var. Konaklama imkanı çok geniş. Bunun için tatil.com zaten size yardımcı oluyor. : ) Ama benim gibi doğaya aşık biriyseniz tarif ettiğim yoldan devam edin. Çadırımızı çok güzel bir yere kuracağız. Yürüyüşünüzde zaten fark edeceksiniz ki insan sesleri ve gürültüsünden yavaş yavaş uzaklaşıyor oksijenin en temizini ciğerlerinize dolduruyorsunuz.
Şimdi Uzungöl’ün güzel yanlarından bahsedelim. Eski bir kulübenin bahçesine çadırımızı kurduk. İnsan sesi ve kalabalığı yok. Uzungöl’ü şuanki imkanlarıyla en güzel şekilde bulunduğum konumda yaşayabilirsiniz.
Manzaranın karşısında çayınızı demleyip yudumlayabilirsiniz. Oksijeni ve yeşili bol manzaranız size ‘iyi ki buradayım’ dedirtmek için yeterli olacaktır.
Evet kimseyi dinlemeyip Uzungöl’e gittim. Çadırımın manzarasına yazının başında bahsettiğim kıvrımlı gölü, yemyeşil heybetli dağları ve güneşin en güzel yansımalarını aldım. Yaşadığım en güzel deneyimlerden, hiç şüphesiz gördüğüm en güzel manzaralardan biriydi.
Uzungöl’ün en güzel yönlerinden birisi de sisli geceleriydi. Işıklandırması her ne kadar kalabağını gözler önüne serse de izlenesi bir manzara sunuyor.
Bahçesine evimizi kurduğumuz yetmiyor gibi bir de en güzel hamak manzarası zemini sunuyordu bize bu eski kulübe. Bahsettiğim yamaç paraşütünü de tam karşımdaki dağların yamaçlarından gerçekleştiriyorsunuz. Bulutlarla iç içe Uzungöl’ü seyre dalabiliyorsunuz.
Burada uzanırken aklımda bu eski kulübenin gerçek sahipleri vardı. Belki çaylarını demleyip Uzungöl’ün el değmemiş halini izleme şansları vardı. Ne güzel olurdu o manzarada o anı yaşamak. Ama elimizden sadece hamağı kurup manzaraya bakarken o hallerini gözlerimizde canlandırmak geliyordu. Bu hali bile insanı büyülemeye yetiyorken o halleri insanın aklını başından alırdı.
Bu kez rotasız adımlarıma Uzungöl’ün sisli yolları eşlik etti. Keşfetmeye devam : )
Instagram: Volkan Abdioğlu