By Şimdi sizden bir şey isteyeceğiz; hep birlikte gözlerimizi kapatalım ve Arnavut kaldırımlı, dar bir Fransız sokağının köşesinde yer alan küçük bir pastane ve önüne kondurulmuş pastel renklerde bir masa sandalye hayal edelim… Sabahın erken saatlerinde kahvaltı yapmak için gelmiş olun bu şirin Fransız pastanesine. Masada ne görmeniz mümkün? Cevabınız kruvasan ise tebrik ederiz, biz de tam ondan bahsedecektik…
İlk olarak, Fransızca adı “croissant” olan ve Türkçe “ay çöreği” anlamına gelen kruvasan hakkında yaygın olan bir yanlışı düzeltmek gerekirse; kendisi bir Fransız değil! Dünyaca ünlü bu pek güzel lezzetin mutfak sahnesine çıkışı Osmanlı kuşatmaları ile geçen 17. yüzyıldaki Viyana’ya dayanır. Yani aslında kruvasan bir Avusturyalı… Ortaya çıkışına dair pek çok farklı hikaye anlatılsa da ortak payda Viyanalı fırıncıların, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1683’teki kuşatmasından kurtulmalarını temsilen, Osmanlı simgesi olan hilalden esinlenerek yaptıklarıdır. Yani bir nevi kutlama çöreği diyebiliriz… Kruvasanın Fransa’ya olan yolculuğu ise 1830 yılında Avusturyalı bir askerin Paris’te bir pastane açması ile başlamıştır. Fransızlar bu lezzeti o kadar sevmiş olacaklar ki zamanla tarif tüm fırınlarda yayılmış ve Fransa halkının sabah kahvaltılarında vazgeçilmez bir yer edinmiştir…
Kat kat açılan hamuru tereyağı ile yağlayıp içine sürülen bolca çikolata sonrasında fırına yollanan, yerken çıkardığı çıtır çıtır sesiyle ve kahveyle olan kusursuz uyumuyla Viyana’dan dünyaya yayılan kruvasanın her geçen gün başka bir çeşidi çıkıyor. Aslına uygun olarak çikolatalı tüketilmesi tavsiye edilse de tatlı sevmeyen damaklar için tuzlu seçenekleri de mevcut…
Biz bu kadar anlattıktan sonra gözünün önünde kruvasan uçuşanlar kendinize bir iyilik yapın ve kahvenizin yanına bir de kruvasan ısmarlayın, biz ekipçe öyle yapacağız!
Afiyet olsun…
