“İklimi tam insan boyutundadır. Sıcağı da, soğuğu da insan tahammülünü aşmaz. İklimi paltoyla, sobayla ya da yelpazeyle düzeltmeye gerek yoktur.” Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in bu sözlerle methettiği Datça sadece havası ile değil her şeyiyle, her haliyle o kadar güzel ki… İşte Datça’ya kaçış planı yapmak için 10 geçerli sebep…
Kendi Halindeliği
Ülkemizdeki diğer gözde turizm merkezlerinde olduğu gibi gürültüye kurban gitmemiş, sükûnetini ve dinginliğini korumayı başarmış bir güzeldir Datça… Tabiat ananın cömertçe davranarak doğa harikası koy ve plajlarla süslediği Datça sahillerinde sabahın erken saatlerinde başlayıp gece yarılarına kadar uzayan beach partiler bulmak zor, hatta neredeyse imkansız. Datça daha çok gündüzleri eşsiz havanın tadını çıkarırken geceleri üzerinize bir şal alıp kumsalda dostlarınızla sohbet etmenize imkan tanıyan bir yer.
Ege ve Akdeniz’in Ortak Noktası
Öyle bir yer düşünün ki bir tarafı Ege’yi selamlarken diğer tarafı Akdeniz’e baksın… Ne büyük lüks öyle değil mi? Datça’nın bu çeşitliliğinden faydalanmak isterseniz bir gün Ege’ye, diğer gün Akdeniz’e karşı kulaç atabilirsiniz. Türkiye’nin en temiz koylarının Datça çevresinde yer aldığını da hatırlatalım bu arada…
Oksijeni, Bol Havası
Tası tarağı toplayıp Datça’ya akın etmemiz için en geçerli sebep, oksijen miktarının oldukça yüksek olduğu havası… Yunan coğrafyacısı Strabon’un “Tanrı sevdiği kulunu uzun ömürlü olsun diye Datça’ya gönderir.” diyerek övgüler yağdırdığı Datça havası özellikle astım hastaları için şifa kaynağıdır.
Can Yücel
Datça ile özdeşlemiş bir yazardır Can Yücel… Bu huzur dolu ilçe, Can Yücel’i de etkilemiş ve şiirlerine ilham kaynağı olmuştur. Son yıllarını burada geçiren yazarın yeri ilçe halkı için ayrıdır ve anısı Eski Datça’nın Arnavut kaldırımlı sokaklarında yaşatılır. Sizler de Datça ziyaretinizde Meydan Kahvesi’ne giderek Can Yücel’in içtiği son şarap şişesine kadeh kaldırabilir ve haftada bir ziyarete açılan kütüphanesini görme şansını bulabilirsiniz.
Yel Değirmenleri
Datça’ya 8 kilometre kala yolun kenarından gelenleri selamlayan, terk edilmiş yel değirmenlerini görmek isterseniz Kızlan Köyü’ne gitmelisiniz. Pek çok Ege kasabasında olduğu gibi Datça’yı da süsleyen bu yel değirmenleri ile muhteşem karelere imza atarken Datça’nın en verimli arazilerinden olan Kızlan Köyü’nde keşif dolu bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Emin olun bu köy sizi şaşırtacak!
Datça Mutfağı
Datça’nın en ünlü lezzeti tartışmasız bademdir. Dünyanın en iyileri arasında yer alan Datça bademini tattıktan sonra bademli olan her şeyi yemek isteyeceksiniz, öyle güzel bir lezzet! Bunun yanı sıra yine, ilçe mutfağının ünlülerinden olan baldan yemenizi önemle hatırlatalım. Ve elbette bir akşam, sahildeki restoranlardan birinde oturup, yerel otlardan hazırlanan mezelerle donanmış bir sofrada taze balıkların tadını Zeki Müren’in sesinden yükselen ezgiler eşliğinde taçlandırmalısınız…
Bunlarla birlikte Datça gezilecek yerler açısından da oldukça zengindir!
Kargı Koyu
Sessizliğinden ve doğallığından ödün vermeden nefes kesen maviliğini tüm ihtişamıyla gözler önüne seren Kargı Koyu’nda yüzerken, rüzgarın tepelerden getirdiği otların kokusunu hissetmemeniz mümkün değil…
Knidos
Dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos’un ve güneş saatinin mucidi Eudoksus’un yaşadığı yer olan Knidos Antik Kenti’nde geçmişin izini sürebilir ve Ege’yi kızıla boyayan muhteşem gün batımına tanıklık edebilirsiniz.
Hayıtbükü
Yüzyıllardır insanların hayranlığını kazanan ve denizle bütünleşen yemyeşil doğasıyla haklı bir üne sahip olan Hayıtbükü’nde ağaç gölgesine kurulan bir hamağa kurularak, telaşsız akan zamanın keyfini sürebilirsiniz.
Eski Datça Mahallesi
Arnavut kaldırımlı dar sokakların iki yanına dizilen taş evlerin ve begonvillerin süslediği Eski Datça Mahallesi, ilçenin diğer yerlerine nispeten daha hareketlidir. Çiçek kokuları ve kuş sesleri eşliğinde gezerken kendinizi başka bir boyutta gibi hissedeceğiniz Eski Datça Mahallesi’nde kurulan minik tezgahlardan sevdiklerinize şirin hediyeler satın alabilirsiniz.
1 Yorum