Sokak fotoğrafçılığını “hayata tanıklık etmek” olarak adlandıran, yurt içi ve yurt dışından birçok ödülün sahibi, Instagram aleminin sevilen ve en çok takip edilen başarılı ismi Mustafa Seven bu hafta konuğumuz.
Sosyal medya aracılığıyla artan dijital etkileşimin insanlarda seyahat etme isteğini artırdığı düşünüyor musunuz?
Kesinlikle çok fazla etkisi olduğunu düşünüyorum. Dijital etkileşimle fotoğrafın serüvenine bir geçiş yapıldı. Daha öncelerde fotoğraf, profesyonel kitlelerin ilgisini çekerken şimdilerde çok büyük kitlelerin ilgisini çekmektedir. Fotoğraf ve dijitalleşme hayatın tüm alanlarına sirayet etmeye başladı. Bunlardan biri de seyahat diyebiliriz. İnsanların seyahat deneyimlerini paylaşmalarıyla merak duygusu oluşmaya başladı. Bu konuda birçok somut örnek mevcut. Kapadokya’ya giden yerli turist artışı, Kars’ın son dönemlerde oldukça popülerleşmesi vb. yüzlerce örnek özellikle Instagram sayesinde seyahat etme isteğini artırdı.
Türkiye’de turizm anlayışı sizce nasıl? Türkiye’de insanlar nasıl seyahat etmekten hoşlanıyor?
Toplumumuzda turizm anlayışımızın sosyal yapıya göre değişkenlik gösterdiğini düşünüyorum. Kültür turizminin hakettiği değeri gördüğünü sanmıyorum. Biz Anadolu toprağının üzerinde yaşıyoruz. İnanılmaz köklü bir mirasın üzerinde hayat sürdürüyoruz. Ama bu mirasın hakketiği ilgi ve değeri gördüğünü maalesef düşünmüyorum. Daha çok deniz, kum, güneş tatillerini yapmaktan hoşlanan bir yapımız var. Toplumumuz konfor anlayışı daha yüksek tatilleri seviyor diyebiliriz.
Hangi mevsimde daha cok seyahat etmeyi seviyorsunuz?
Benim seyahatlerimin %95’i neredeyse iş için olduğundan öyle bir tercihte bulunamıyorum. Ayda ortalama 3 kere uçuyorum. Bu yurt içi ve yurt dışı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Kendi tercihimle seyahat ettiğimde ise bahar aylarını çok seviyorum. Okullar kapanmadan ve açıldığı ilk dönemler o sakinlik ve ılık havayı yaşamayı tercih ediyorum.
Türkiye’de en çok hangi bölgelere seyahat etmekten keyif alıyorsunuz? Kış turizmiyle aranız nasıl?
Kış turizmi fotografik olarak ilgimi çekiyor. Sportif açıdan olduğunu söylemeyeceğim. Örneğin geçtiğimiz günlerde Berlin’i karlar altında çekmek için gitmiştim. Kar çok az yağdı ama istediğim dokuyu verebilecek gibi değildi. O sırada haberlerde Amsterdam’da kar olduğunu öğredim. Hemen bir araç kiralayıp 6-7 saatlik bir yolculukla Amsterdam’a gittim. Dediğim gibi kış turizmi fotografik açıdan beni çok heyecanlandırıyor. Kışın daha çok Bolu’ya gitmeyi tercih ediyorum. Bazı zamanlar kamp yapıp, bazen oradaki evimizde konaklama yapıyorum.
Foto muhabirliği kariyerinizin sokak fotoğrafçılığı geçişine nasil katkıları oldu? Her gün sizi nasıl hikayeler karşılayacağını bilmeden yolda olma fikri miydi cazip gelen?
Gazeteciliğin hep fotoğraf kısmında yer aldığımdan bu keskin hatları olan bir süreç olmadı. Üniversite yıllarında başladığım foto muhabirliğinde estetik, olayı doğru zamanda, doğru şekilde ifade edebilmenizin çok daha sonrasında geliyordu. Sokak fotoğrafçılığında ise estetik arayışınız, o hikayenin peşinden gitmeniz hep daha fazla ön planda yer alıyor. Sokak kültürünü öğrenmek, sokakta var olmak, tehlikelerine karşı hazırlıklı olmak beni hep cezbetti. Salon insanı olmamam ve hep sokağı deneyimle isteğim bu serüveni beraberinde getirdi. Daha ilkokuldayken okulu kırıp Eminönü’ne gider, oradan geçen insanları seyrederdim. Kişisel serüvenimi düşündüğümde bana sokak fotoğrafçılığından fazla da bir alternatif sunulmamış gibi geliyor.
Yol, yolculuk, seyahat sizin için ne ifade ediyor? Hangi dürtü sizi yollara düşüyor? Bu zamana kadar kaç şehir, kaç ülke gezdiniz?
Yolculuk benim için nereye gittiğimle ilgili bir şey değil. Yolda olmak varacağım yeri düşünmeden o anı yaşamak çok heyecan verici oluyor. Bazen Galata’daki ofisimde İstiklal’e bile yürüsem o yola çıkma hissi beni hep heyecanlandırıp, dinamik tutuyor. Varacağım yer eğer bilmediğim bir yerse o heyecanımın daha fazla olduğu yadsınamaz. Her yolculuğun bir sesi olduğunu düşünüyorum. Yola çıkmadan uzun uzun müzik listelerimi hazırlayıp, yolculuğumun sesini belirlemiş oluyorum. Yolculuklarımın büyük bir kısmını yeme – içme kadar müzikte oluşturuyor. Daha çok mümkünse araba ile yaptığım yolculukları tercih ediyorum.
Instagram aleminde 1.5 milyon takipçinizle büyük bir kitleye hitap ediyorsunuz. Türkiye’nin her bir köşesine ve Dünya’da birçok yere gidiyorsunuz. Size ilham veren şehir/coğrafya hangisi? Görmek istediğiniz şehir rotaları arasında nereler bulunuyor?
Örneğin Paris’e 1o kere gitmiş olup 11. seyahatimi planladığımda da bu seyahat beni heyecanlandırıyor. Çünkü yolculuklarımın turistik kısmını ilk seferde gerçekleştirip sonrasında oranın günlük hayatını yaşamayı tercih ediyorum. İnsanlarını tanımaya, keşfetmediğim yerlerini keşfetmeye çalışıyorum. Bu durum da beni her defasında daha çok heyecanlandırıyor. Her defasında yeni bir yer keşfetmek, yeni biriyle tanışmak oranın ruhunu yaşamama ve bunu fotoğraflarıma yansıtmama da yarıyor. Mart’ta Brezilya’ ya bir seyahatim var. Daha öncesinde hiç gitmediğim için ayrı bir heyecan duyuyorum. 17 günlük bu seyahatimde klasik rotalarını yapıp, insanlarını tanımaya çalışacağım. Ama bundan sonra yapacağım 2. belki 3. yolcululuğumda artık orası anlam kazanmaya başlayacak ve fotoğraflarımın gücünü arttıracak. İlk yaptığım seyahatlere keşif gözüyle bakmam hep bu yüzden.
İstediklerini aşkla, tutkuyla yapan biri olarak gençlere, gezmek isteyenlere, içinde seyahat tutkusunu yaşayanlara nasıl tavsiyelerde bulunursunuz?
Yola çıkın! Yolu sevin, bahanelere sığınmayın. 19 yaşında bir üniversite öğrencisiyken otostopla neredeyse Türkiye’nin tamamını param olmadan gezebildim. Bu yüzden bahanelerin ardına sığınmadan gezebilirsiniz.
Tek soru tek cevap kısmımıza gelelim:
Türkiye deyince aklınıza ilk gelen: Antalya
En sevdiğiniz yol şarkısı: Tek bir şarkı seçmem imkansız
Tatil benim için: Yolda olmak
Söyleşimize katkılarından dolayı Merve Yılmaz’a teşekkürlerimizi sunarız.
1 Yorum