Bazı şehirler filmleri ile hafızalarda yer eder, bazı filmler ise konu aldığı şehirler ile hatırlanır… Sokakları, insanları, hayat tarzları ve atmosferiyle usta bir yönetmenin elinde öyle güzel yansıtılır ki adeta izleyen herkesi o şehire davet eder. Bu filmlere şehirleri yaşatan filmler diyoruz ve sizler için şehirleri yaşatan filmlerden kısa bir derleme yaptık:
Paris’te Gece Yarısı (Midnight In Paris) :
Şehirlerin renklerini, dokusunu ve ruhunu beyazperdeye etkileyici biçimde yansıtmasıyla meşhur yönetmen Woody Allen, 2011 yılında vizyona giren “Paris’te Gece Yarısı” filmiyle yine büyük beğeni toplamayı başarmıştı. Müzikleri ve yakaladığı kareleri ile koca bir şehri adeta evinize getiren Woody Allen, bu filmde 1920’lerin Paris’ini ve günümüz Paris’ini aynı anda yaşatmayı fazlasıyla başarmış. Filmde ana karater Gil Pender, yanlış zamanda yaşadığını düşünen, geçmişe özlem duyan ve başarılı bir yazar olmayı hayal eden birisidir. Nişanlısı ile birlikte küçük bir Paris tatili şansı yakalayan Gil, hayranı olduğu bu şehirde bir gece tek başına yürüyüşe çıkar ve dinlenmek için kilisenin merdivenlerine oturur. Gece yarısı kilisenin çanı çalmaya başladığı an eski model bir araba sokağa girer ve Gil’i arabaya davet ederler, Gil arabaya biner ve yeni tanıştığı arkadaşlarıyla gittiği mekanda Scott Fitzgerald ve Ernest Hemingway gibi büyük hayranlık duyduğu yazarlar ile tanışıp, kendisini “altın çağ” olarak nitlendirdiği Paris’in 1920’li yıllarında bulur. Picasso, Salvador Dali gibi dönemin en büyük sanatçıları ile tanışma fırsatı yakalayan Gil’in hayranlığını ve heyecanını izlerken, Paris’in büyüsüne kapılacağınız Romantik Komedi-Fantazi türündeki bu filmi mutlaka izlemelisiniz. Özellikle yakın bir zamanda Paris tatili gibi bir planınız varsa gitmeden önce kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
Barselona, Barselona (Vicky Cristina Barcelona) :
Woody Allen’ın bir başka şahaseri de “Barselona, Barselona”. Woody Allen film çektiği şehirleri öylesine iyi yansıtır ve ona öyle bir tat katar ki film çektiği şehirlere Woody Allen’ın şehirleri denir. 2008 yılında vizyona giren ve Javier Bardem, Penelope Cruz gibi başarılı oyuncuların etkileyici oyunculuklarıyla daha da yücelen bu film, birbirinden güzel Barselona manzaralarıyla izleyeciyi oldukça etkilemektedir. Bazen fazlasıyla güldürürken, bazen de zekice hazırlanmış diyaloglar yüzünden düşündüren bu film romantik komedi tarzına yakın bir film olduğunu söyleyebiliriz. Giulia Y Los Tellarini grubunun Barcelona isimli şarkısı ve fon olarak sık sık çalan Entre dos Aguas, şehirin mimarisi ve doğal güzellikleri ile birlikte İspanya’nın renklerini hissetirmeyi fazlasıyla başarmış. Filmi izledikten sonra belki sevgilinizi tek başına bir Avrupa seyahetine göndermek istemeyebilirsiniz fakat siz bir Barselona turu düşünüyorsanız Barselona, Barselona izlenilmesi gerekenler listesinde olmalı…
Seni Seviyorum New York (New York, I Love You) :
Dünyanın başkenti denilebilecek New York’ta geçen ve birçok aşk hikayesinin bir araya gelmesiyle oluşan bu filmde Fatih Akın’ın da bulunduğu tam 15 yönetmen, 15 ayrı aşk hikayesini filme almış. Natalie Portman, Bradley Cooper, Orlando Bloom gibi yıldız isimlerin bulunduğu bu yapıt adeta birbirinden farklı tarzda çekilmiş kısa filmlerin bir kolajı gibi. 15 ayrı aşk hikayesine ev sahipliği yapan New York şehrinin farklı açılardan oldukça iyi yansıtılmış olduğunu söyleyebiliriz. Gişe olarak istenen başarıyı yakalayamamış olsa da sinema severlerin seyir etmesi gereken bir deneyim.
Prag (Prague) :
İskandinav sinemasının dikkat çeken oyuncusu Mads Mikkelsen, şu sıralar yayınlanmakta olan ve başrolünü oynadığı Hannibal dizisi ile Amerika ve Avrupa’da da adından iyice söz ettirmekte. 2006 yılında vizyona giren bu Danimarka yapımı filmde göstermiş olduğu oyunculuk da hafızalarda yer edecek nitelikte. Filmde evlilikleri bitme noktasına gelmiş Christoffer ve Maja’nın, Christoffer’ın Prag’ta ölen babasının naaşını almak için şehire gelmeleriyle başlıyor. Bitmek üzere olan evlilikleri ve babasının naaşını alma uğraşları içinde Prag’ın o soğuk dokusu filmi bütünüyle sarıyor. Duygusal ve bazı komik sahneleriyle birlikte romantik şehir Prag kendisini çok iyi gösteriyor. Filmdeki şiddetli ilişki çatışmaları yüzünden Prag gittikçe dayanılmaz bir hal almaya başlıyor gibi gözükse de izlerken bu şehirde bir Franz Kafka yaşamış diyerek, Prag’ın ruhunu hissedebilirsiniz…