Son yıllarda sokak duvarlarına, mağaza kepenklerine rengarenk çizilen değişik formlu yazılar, resimler hepimizin dikkatini çekmiştir. En azından Instagram’da her on kişiden beşinin paylaştığı Karaköy duvarlarını görmeyen yoktur herhalde… 🙂 İşte kimimiz için yalnızca “renkli sokak duvarı, önüne geçip poz vereyim” algısından ibaret olan bu çizimler kimimiz için hayat felsefesi olmuş durumda. Kendini ifade etmenin en renkli hallerinden biri olan bu renkli yazıların bir adı var tabii; graffiti. Elbette daha önce duyduğunuza eminiz ama bu sokak sanatının nereden, nasıl çıktığını hiç düşündünüz mü? Merak ediyorsanız detaylar için şöyle buyurun…
Çıkış noktasının tarih öncesi çağlardaki duvar yazılarına kadar uzandığını söyleyenler olsa da kabul görmüş bir gerçek olarak graffiti Amerika’da ortaya çıkan hip hop kültürüyle doğmuştur. 1970’li yılların sonunda gettolarda yaşayan kesimin kendini ifade etmesi temeline dayanan hip hop kültürünün bir parçası olan graffiti, o yıllardan itibaren sokak duvarlarını, mağaza kepenklerini hatta metroları süslemeye başlamıştır. Her graffiti sanatçısı “takma ad” anlamında bir tag kullanır, herkesin bir bölgesi vardır ve bi’ sanatçının çizimin üzerine asla başka bir çizim yapılamaz gibi yazısız kuralları olan graffiti sprey boya ile çizilir.
Aslında illegal bir şekilde başlayan, çok tepki çeken ve anlamayı reddedenlerce ötelenen bu sokak sanatı artık tüm dünyaya yayılmış durumda. Öyle ki günümüzde graffiti sanatı için altın çağını yaşıyor desek abartmış olmayız. Türkiye’de de hızla yayılan graffitinin ülkemizdeki en bilinen isimleri ise Turbo ve Highero tag’lerini kullanan sokak sanatçıları…
Atölyeleri sokak duvarları, mağaza kepenkleri ve hatta banliyö trenleri olan bu sanatçıların İstanbul’un çeşitli yerlerini süsleyen çizimleri ile sizler de karşılaşmış fakat çok da dikkat etmemiş olabilirsiniz. Ama umuyoruz ki bu yazıdan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… 🙂
Şimdi gelin, hep birlikte Highero ve Turbo’nun hayranlık uyandıran birkaç çizimini görelim…